Glokom görme sinirini tahrib eden yaygın ancak sinsi ve belirtisizi bir hastalıktır. Glokom hastalığında göz içi sıvısının oluşturduğu basınç (göz tansiyonu) kişinin görme sinirini sinsice tahrip ederek kalıcı görme ve görme alanı kaybı yapmaktadır. Halen dünyada 70 milyon insan glokom hastasıdır ve glokom körlük nedenleri arasında ikinci sırada yer almaktadır. Ancak “gözün sinsi hırsızı” diye tanımlanan glokom hastalığı bu kadar yaygın olmasına rağmen hastaların neredeyse yarısı tanı almamıştır. Bunun sebebi glokomun çoğu kez hiçbir öncü belirtisinin olmaması, genellikle ağrısız olması ve ileri dönemlere varmadıkça hastaların hissedebileceği belirtilerin olmayışıdır. Bu nedenle geç tanı alan ve görmesini kaybeden hastaların sayısı azımsanmayacak düzeydedir. İhmal olmuş ve tedavi görmemiş gözlerde glokom kalıcı görme kaybı (körlük) ile sonuçlanır.
Glokomda bir kez tanı konulduktan sonra tedavi ve takip ömür boyu sürdürülür. Glokom hastalığında tedavide amaç göz tansiyonunu görme sinirini hasar görmeyecek düzeye düşürmektir. Bunun için en sık uygulanan tedavi ömür boyu ve düzenli olarak günde iki-üç defa uygulanan göz damlalarıdır. Ancak göz damlası tedavisi kullanan hastalarda çok geçmeden gözlerde kızarıklık, kuruluk ve allerji gibi ilacın düzenli kullanılmasını engelleyen yan etkiler ortaya çıkmaktadır. Ayrıca bazı glokom ilaçları yan etki olarak göz kapakları çevresinde morluk ve göz renginde koyulaşma gibi istenmeyen kozmetik yan etkiler yapabilmekte, diğer bazı glokom ilaçları ise etken maddeleri nedeniyle astım, KOAH ve kalp hastalarında kullanılamamaktadır.
Glokom ömür boyu süren bir hastalıktır ve ilerleyen yaşla birlikte hastalık genellikle ağırlaşmakta ve kontroldan çıkabilmektedir. İlaç tedavisinin yeterli gelmediği veya tolere edilemediği durumlarda göz tansiyonu düşürücü cerrahi yöntemler uygulanmaktadır. Göz tansiyonunu düşürmek için uygulanan klasik ameliyatlarda fistül cerrahisi (trabekülektomi) yapılabildiği gibi göze silikon veya çelikten bir tüp yerleştirilmesi gerekebilir. Bu klasik yöntemler etkili olmakla birlikte zaman zaman erken ve geç dönemde komplikasyonlar yaşanabilmektedir.
Glokom cerrahisinde en güncel gelişme “minimal invaziv glokom cerrahisidir”. Bunun anlamı geleneksel yöntemlerin aksine göz dokularında kesi yapmaksızın veya çok küçük bir kesiden minimal travma ve minimal diseksiyonu uygulanmasıdır. Bu yöntemlerden ülkemizde yeni uygulanmaya başlanmış olan bir yöntem “Jel implant” yöntemidir. Jel implant halen ABD ve Avrupa ülkelerinde uygulanan, avantajları nedeniyle hızla popüler hale gelmiştir. Kollajen türevi olan jel implant yaklaşık bir saç teli kalınlığındadır. Bu yumuşak jel implant korneada kendiliğinden kapanan çok küçük bir kesiden özel enjektörü vasıtasıyla göze yerleştirilmektedir. Operasyon süresi yaklaşık 15 dakika olup uygulama günü birlik ve , ayaktandır; güvenilirlik profili yüksektir. Diğer glokom ameliyatlarının aksine, dikiş vb kullanılmamaktadır ve aneliyat sonrası iyileşme çok daha hızlı olmaktadır. “Jel implant yöntemi” özellikle glokom damlalarının yetmediği veya yan etkiler nedeniyle tolere edilemediği durumlarda tercih edilmektedir. Gerekli olgularda jel implantın katarakt ameliyatı ile birlikte (aynı seansta) göze yerleştirilmesi münkündür. Operasyonun başarı oranı yüksektir.